Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini 15 - 25 yaşlarında gençler meydana getiriyor. Toplam iki milyar gencin dörtte üçü ise az gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Toplumların en dinç insan gücü ve en verimli kaynağı olan gençlerin çok boyutlu ve karmaşık sorunları vardır. Ancak başta gelen problemleri eğitimsizlik ve işsizliktir. Gelişmiş ülkelerde eğitim meselesi büyük bir oranda çözülmüş, ancak işsizlik problem olmaya devam eder. Gençlerin cemiyet hayatının dışında tutulması gelecek toplumların problemlerini kat kat arttıracaktır. Cemiyet hayatına katılımı sağlanmayan gençlik boşa akan bir kaynak gibi kuruyacak, gelişme duracak, barış gerçekleşemeyecektir.
Gençler, ana babalar için sevinç ve mutluluk kaynağı olabildikleri gibi, üzüntü ve sıkıntı sebebi de olabilirler. Kimi gençler büyüdükçe problemleri de artar. Çocukluğun önemsenmeyen uyumsuzlukları gençlik çağında birden alevlenip ağır bunalımlara dönebilir. “Gençlik Problemleri” çoğunlukla bu çağın bocalamalarından ileri gelir ve genellikle geçicidir. Kimi zaman da ağır ve kalıcı ruhsal hastalıkların habercisidirler. Gençlerle anlaşmak ve geçinmek kolay değildir. Gençler, kendileri bocaladıkları gibi ana babaları da bocalatırlar, ilişkileri gerginleşip kopma noktasına gelebilir. Bu sebeple gençlik çağı ana babalar için de sınav dönemidir.
Ülkemizde 12 yaşından küçüklerin ceza sorumluluğu yoktur. Ceza yasaları küçüklerin doğru ile yanlışı, suçla suç olmayanı ayırt edemediğini kabul eder. On altı yaşına gelmiş bir genç ise işlediği suçlardan dolayı her türlü cezayı çeker, ölüm cezası bile verilebilir. Aslında yasaların erişkinlik sınırı olarak belirlediği 18 yaşından sonra da bir genç tam bağımsız bir erişkin konumuna yükselemez. Çalışacağı iş, yaşayacağı ülke ve seçeceği eş konusunda ana babasının onayını almak zorundadır.
Gençlik deyince kiminin aklına kötü alışkanlıklar gelir ki, yanlış değildir. Sigara, içki ve uyuşturucularla ilk tanışma gençlikte başlar ve sürer gider. Kimine göre de gençlik denince akla haylazlık, serserilik, kavgacılık, şiddet ve terör gelir. Bu da belli ölçüde doğru bir gözlemdir. Gençlik çağı sağlıklı ve ölüm oranı düşük bir çağdır; başlıca ölüm sebeplerinden biri araba kazaları, diğeri de intiharlardır. Gençlik çağının bunalımlı bir çağ olduğunu söyleyen ruh hekimlerine hak vermek gerekir.
Özellikle gelişmiş ülkelerde gençler arasında serbest cinsel ilişkiler hızla yayılmakta ve daha küçük yaşlara inmektedir. Bunun sonucu ortaya istenmeyen gebelikler, evlilik dışı doğumlar, cinsel hastalıklar, artan düşükler, ya da zoraki evlilikler çıkıyor. Sigara ve alkol tüketimi gençler arasında hızla artıyor. İşsiz gençler arasında toplu suçlar, çeteleşme ya da topluma sırt çevirmiş hippi, punk, ağır metalciler gibi sorumsuz topluluklar ortaya çıkıyor.
Ülkemiz gençliği bu bakımdan problemsiz bir gençlik olarak nitelenebilir. Çünkü varlıklı toplumların gençlerine özgü hastalıklara daha tutulmadı. ülkemizde gençler arasındaki uyuşturucu kullanımı büyük boyutlara varmamıştır. Gençlik suçluluğu da nüfusumuza ve genel suçluluk oranına göre düşük sayılır. Bildiğimiz kadarı ile intihar oranı yüksek değildir ve araba kazalarından ölüm de şimdilik büyük boyutlara ulaşmamıştır, ancak ürkütücü bir artış söz konusudur. Gençler arasında yayılma eğilimi gösteren cinsel özgürlük akımı sorumsuz cinsel ilişkileri arttırsa bile evlilik dışı doğumlardaki artış dikkat çekici değildir.
Eğitimsizlik ve işsizlik varoldukça gençliğin topluma katılımı imkansızlaşır. Eğitilmiş, sağlıklı bir gençlik olmadan gelişme başarılamaz. Dışlanan ya da toplumun değer vermediği gençlik olmadan gelişme başarılamaz. Dışlanan, ya da toplumun değer vermediği gençlik ise geleceğin güvencesi olamaz. Gelişme, gençlik kesiminin katılımı olmadan gerçekleşemez. Gençlik; yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini arayıp bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemdir. Gençler tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. kendilerini iç reaksiyonlarına kaptırır, tutkuların kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Onura ve başarıya paradan çok değer verirler, çünkü paraya ihtiyaçları olmamıştır. Eli açık ve iyilikseverdirler, çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar, çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaçları ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememişler, şartların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir.
Gençler yanılgılarında bile inatçıdırlar. Sevgide de, nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır, onun için yanlışlarında sonuna dek direnirler.
Alkol ve madde kullanımıyla saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri arasında birbirini tırmandıran bir ilişki vardır. Bir başka deyişle alkol ve madde kullanımı saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine yol açar; saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri alkol ve madde kullanımını arttırır. Alkol ve madde kullananlarda ve bağımlısı olanlarda şiddet eylemlerinin asıl sebebi, bağımlıların ruhsal durum ve içinde bulundukları toplumsal ortamdır. Bu bağımlıların ruhsal durumu ve içinde bulundukları toplumsal ortam alkol ve madde alt kültürünü oluşturur. bu alt kültürün kendine özgü amaçları, beklentileri, değer yargıları, ilkeleri, kuralları, duyguları, düşünceleri ve dünya görüşü vardır. Madde bağımlılığı; kullanılan madde, bu maddeyi kullananın kişilik yapısı ve içinde bulunduğu alt kültürlerden meydana gelen bir davranış biçimidir.