ATP, Hormon ve Enzimlerin Canlı Yapısındaki Önemi
Yaşamak için enerjiye ihtiyacımız vardır. Ancak vücudumuz enerjiyi saf şeker ya da saf proteinden elde etmez. Vücudumuzun kullanabileceği enerji bileşimi( ATP) oldukça farklıdır. Günlük hayatımızda tükettiğimiz şeker, yağ ve proteinler enerjiyi kullanabilmemiz için farklı bir formata girerler. Yağ, şeker, protein nasıl enerjiye dönüşür? Vücudumuz herhangi bir fiziksel aktivitede yada normal metabolizmal faaliyetlerinde kullanılabilir enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerjiyi ATP denilen ve adenosine üç fosfat yoluyla yapışmış olan maddeler ile sağlar. Bu enerji ATP'de bulunan fosfatın parçalanarak ADP oluşturması ile ortaya çıkar. Bu tamamen doğal bir döngüdür ve vücudumuz bu döngüyü gün boyu sürekli yapar.
Proteinsiz bir yaşamak mümkün değildir. Çünkü proteinler vücudun temel yapıtaşlarıdır. Ayrıca insan yaşamında son derece hayati öneme sahip olan enzim ve hormonların yapılarını oluştururlar. Enzim ve hormonlar vücutta belirli görevlerde ve reaksiyonlarda uzmanlaşmışkarmaşık protein molekülleridir. Bunlar vücut içerisindeki koordinasyonun sağlanmasından temel hayat fonksiyonlarının sürmesine kadar birçok önemli görevi yürütürler. Yani hormon ve enzimler canlı yapısındaki en önemli ve hayati parçalardır.
ATP - Hormon - Enzimler Hakkında Bilgi
ATP:
Hücrede meydana gelen hayati faaliyetler için gerekli olan enerji ATP’den sağlanır. ATP, hücrenin kolaylıkla kullanabileceği bir enerji şeklidir. Solunumla elde edilen enerji, hücrede ATP şeklinde kimyasal bağ enerjisine dönüştürülür.
ATP, riboz denilen beş karbonlu bir şeker, adenin adı verilen organik bir baz ve üç fosfat grubundan meydana gelir.
ATP molekülündeki son fosfat bağı yüksek enerjili bir bağdır.Yüksek enerjili bu bağ dalgalı bir çizgi şeklinde gösterilir.
ATP’den bir fosfat grubu çıkarsa ADP (adenozin difosfat), iki fosfat grubu çıkarsa AMP (adenozin monofosfat) adını alır. ATP’den her fosfat kopuşunda biyolojik sisteme belli bir miktar enerji verilir. ATP’nin biyolojik sisteme enerji vermesi ve biyolojik sistemden enerji alarak eski şekline dönmesi şu basit denklemle gösterilir:
Hücredeki bu enerji dönüşümü hayat boyu devam eder.
Hormon:
Özel bezler tarafından kana salgılanan ve kan yolu ileulaştıkları organ ve dokularda fonksiyon düzenleyici olarak çok düşük miktarları ile görev yapan organik bileşiklere "uyarma" anlamına gelen "hormon" denilir. Hormonlar, çok az miktarları ile etki etmeleri ve biyolojik katalizör gibi davranmaları nedeniyle enzimlere çok benzemekle beraber bazı yönlerden farklıdırlar.
Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Hormonlar etki gösterdikleri organdan başka bir organda sentezlenirler.
Hormonlar kullanılmadan önce dolaşıma salgılanırlar.
Yapısal olarak hormonun mutlaka protein olması gerekmez. Küçük popipeptit, tek aminoasit veya steroid yapıda bir kimyasal madde olabilir.
Hormonlar Protein yapıda ve steroid yapıda olmak üzere iki büyük sınıfa ayrılırlar. Hormonların etkisini gösterdikleri hedef dokudaki aktivitesi başlıca dört faktör tarafından düzenlenir.
Sentezlendiği bezdeki sentez oranı veya ondan salgılanış oranı,
Bazı hallerde gerekli olan plazma içindeki özel transport sistemleri,
Hücre zarındaki reseptör sayısı,
Karaciğer ve böbrekler tarafından parçalanma hızı.
vücutta bulunan bezler arasında da bir denge söz konusudur. Örneğin ön hipofizin tiropik hormonlarının hedef bezlerle olan ilişkisi gibi. Hormonlar etkileşimi genellikle iki şekilde gösterirler: Hormon-reseptör sistemi ve hücre içi protein sentez sistemi.
Hormon, Metabolizmaların, bünyedeki bazı aktiviteleri kontrolde tutmak için çeşitli amaçlarla ürettikleri salgılar. 'İçsalgı' olarak da adlandırılırlar. Bir hücre veya hücre grubu ile diğer hücreler arasındaki kimyasal mesajcı moleküllerdir. İçsalgı bezlerinde (endokrin bezler) üretilirler ve kana salınırlar.
Özel bezler tarafından kana salgılanan ve kan yolu ile ulaştıkları organ ve dokuları fonksiyon düzenleyici bir etki meydana getiren ve çok düşük miktarları ile görev yapan organik bileşikler "Hormon " olarak tanımlanır. Hormon kelime olarak " uyarma " anlamına gelmektedir.
Hormonları konu edinen tıp dalına " endokrinoloji " denilir. Endokrinoloji hormonlarla ilgili olarak hormonları yapan endokrtin bezlerinin yapılarını, hormonların niteliklerini, dokulardaki etkilerini,normal azalma ve artma hallerini, bunun sonucu olarak da dokularda ve bütün vücutta meydana gelen değişiklikleri ve normal gelişmelerin düzeltilmesi için gerekli çareleri inceleyen bilim dalıdır.
Hormonlar; aminoasid, polipeptit, protein yapısında veya steroid yapıda olabilirler.
Enzim:
Enzim, (hemen hemen hepsi denilebilecek kadar büyük çoğunluğu) protein yapısında olan, doğal olarak yalnız canlılar tarafından sentezlenebilen biyolojik katalizörlerdir.
Hücre içersinde meydana gelen binlerce tepkimenin hızını ve özgüllüğünü düzenlerler. Çok defa hücre dışında da etkinliklerini korurlar. Aynı enzim farklı hücre veya doku tiplerinde de katalizör görevi üstlenebilir. Bu durumda üç boyutlu yapısı farklı, ancak görevleri aynı olan 'izoenzimler'den söz edilir. Canlı hücrelerde tepkimeler kural olarak,0-50 0C; çoğunlukla da 20-42 0C arasında meydana gelir.
Enzimlerin çoğu protein yapısındadır ya da protein kısım bulundururlar. Enzimin etki ettiği bileşiğe "Substrat", enzimin saniyede etki ettiği substrat molekül sayısına "Enzimin Etkinlik Değeri=Turnover sayısı" denir. Kuramsal olarak enzimli tepkimeler dönüşümlüdür. Enzimler, aktivasyon enerjisini düşürerek, zor ve uzun sürede gerçekleşecek olan tepkimeleri çok kısa sürede ve az enerji harcanarak yapmayı sağlarlar. Enzimler yapı olarak iki kısımda incelenir: Basit enzimler ve bileşik enzimler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yapmadan Önce Mantıklı Olup Olmadıgını Düşün :)